Kayıtlar

İnsan Hatırlar

               İnsan hatırlar buna inanıyorum. Geçmişe dönüp baktığımızda ne saçma şeylere üzülmüşüz, gözyaşı dökmüşüz. İnsan mutluyken yahut dipteyken hatırlar. Kendimden örnek vermek gerekirse hayatta ''keşke'' diyebileceğim bir şey olmadığı için mutluyum. Bazen hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor. Sadece şaşkınlıkla ''yok artık, daha ne olabilir ki? '' diyerek izliyor gibiyim. Evleneceğim aklıma bile gelmezdi. Oysa benim yalnız başıma yaşlanınca bile planım vardı. Galiba en çok neyden korkuyorsak ve asla diyorsak başımıza geliyor; artık buna inanıyorum. Uzun zamandır yazmıyorum. Kendimi körelmiş bir sanatkar gibi hissediyorum. Yazmak rahatlatıyor. İnsanın içe dönmesini sağlıyor hatta kendine bile itiraf edemedikleri yazarken aklına geliyor. Tıpkı benim geldiği gibi.               Bazen sebepsiz yere kendimi yorgun hissediyorum. Düşünüyorum o kadar düşünüyorum ki kendimi soyutluyorum. Bun...

Insan ayni yerden iki kere kırılmaz

Hayatta bazı şeyler beklemediğimiz anda olur. Kimimiz kader deriz buna kimimiz tesadüf. Ben tesadüf demeyi tercih ederim. Nitekim her ikisi de ayni anlama geliyor. Her şey çok aniden ve kendiliğinden gelişmişti. Ne düşüneceğimi bile sorgulamaya fırsatım olmamıştı. Sonbaharın hüznü üzerimizdeydi. Gönül kapım ardına kadar kilitli, korkularım bütün hislerimin üzerindeydi. Seni gördüğüm ilk an böyle olacağını bilemezdim... Yıl 2017 ve aylardan Ekim. Her zaman yaptığım alışkanlıklara ve alıştığım hayata devam ediyordum. Onu gördüm ve ne hissedeceğimi bilemedim. Elim ayağım birbirine dolandı deyimi gerçek oldu adeta. Güzel gidiyordu her şey. Masum bakışmalar, tatlı gülümsemeler derken günler geçiyordu. Sonbaharın dengesizliği de üzerimizdeydi. Havanın bir güzelleşip bir kötüleşmesi insanın ruhanî durumunu da dengesizleştiriyordu. Mutlu olduğum nadir anlardan biri seni görmem oluyordu. Ta ki beklemediğim haberi alana kadar. Ilk başta kendime kızdım. Neden bu kadar güzel sevdin diye. Daha so...

Kadın ile Erkek

    Uyuyordum. Saat gece 4:30 sularıydı. Günün yorgunluğunu ve stresini sadece uyuyarak atıyordum. Birden su içmek için sıcacık ve anneanne yatağı diye adlandırdığımız yatağımdan kalktım. Bedenimi taşıyamayacak kadar halsiz, yorgun ve bitkindim. Olanların şoku hâlâ üzerimdeydi. Geçer sandığım hiçbir şey geçmemişti. Suyumu içmek için mutfağa yöneldim. Ruhum uyumama engel olmaya başlamıştı artık. Susmak istedim hem de bir ömür boyu. Sonunu göremedim. Suyumu içtikten sonra tekrar yatağıma döndüm.          Sabah 7:00'da her zaman çalan -ki çalmasından nefret ettiğim- alarm ile uyandım. Her sabah alışkanlık edindiğim ve en sevdiğim kahvaltı ürünü olan yulaf lapasından bir kase koyup yemeye başladım. Yulaf lapasını neden bu kadar sevdiğimi düşündüm. Bunun peşimi bırakmayan üşengeç yapım ile bağlantısı olmalıydı. Dişlerimi fırçalayıp, üstümü giyinip yola çıktım.               Bu arada ben Bengi. Adım sonsuzluk mânâ...

Aşkın Gelişi ve Gidişi

Soguk bir Sinop aksamiydi. Yatagimda uzanmis kitap okuyor ve kahvemden bir yudum aliyordum. Kafamda aniden bir dusunce belirdi. Bu aksam niye her aksam yaptigim ritüel haline gelmis davranislar yerine baska seyler aramiyordum. Ustumu giyindim ve disari ciktim. Aşıklar'dan baslasim yurumeye. Iskelede balik tutan insanlari izledim. Sanırım bu sehir icin yapilacak en guzel faaliyet bu olmaliydi. Oradan gecip Karakum tarafina yurumeye basladim. Sessizlik, bolca mavi ve huzur. Her sey bundan ibaretti. Sakindim hic olmadigim kadar. Iste her sey o an oldu. Tanimadigim ve adinin Pera oldugunu soyleyen uzun saçlı, uzun boylu bir erkek beni durdurdu. Tanismak istedigini ve buluşma teklif etmisti. Sustum, aklımda ve kalbimde ona karşı hicbir sey oluşmamıştı . . Sinop'a geleli 2 ay olmuştu. Alisabilme adina yapilabilecek bütün seyleri yapmıştım. Bunlarin en büyüğü Karakum'da bir saat yurumekti. Denize açtım ve burada yeterince doyuyordum. Yürüdüm eski Ada Otel'in oraya kadar. Ge...

Hayatın Yolculuğu

          Hayatım boyunca otobüs yolculuklarını sevemedim; bu yüzden samimiyet göremedim, bunun nedeni zorunlu yolculuk olması da olabilir. Otobüs yolculukları gündelik hayat gibi geliyor bana. Hep bir yoğunluk, stres ve sahte yüzler içeriyor. Bir de çok konuşan yaşlı teyzeler. Onları unutmak ne yazık ki mümkün değil...         Bir gün  bir otobüs yolculuğu yapıyorum yine. Amacım cam kenarında bütün yol boyunca uyumak. Amaç ile sonuçlar bazı zamanlar aynı olmuyor. Otobüs saatinin kalmasına beş dakika kala yerime oturdum.           Ankara'yı oldum olası sevemedim. Denizi olan bütün şehirler bana hitap ediyordu. İstanbul'dan Ankara gibi kasvetli bir şehire gidecek olmak canımı sıkıyordu. Gidecek olmanın hüznü birkaç gün önceden sarmıştı bedenimi. En kötüsü de ne kadar kalacağımı bilmiyor olmam...              Otobüs şoförü yerine oturmuş, yolcular kalkmasını bekliyordu...

Kimdir Edebiyatın Renkleri?

Ben Mavi. Kendimi Mavi kadar sonsuz gördüğüm için maviyi seçtim. Kuşkusuz Mavi olmamda deniz sevgimin payı büyük bir yere sahip. Denizden ve gökyüzünden huzur duymayan insan olur mu hiç? Ben Turuncu. Günbatımı Turuncusuyum hatta. Belki de Gündoğumu ona daha karar  vermiş değilim. Her insan gündoğumu ya da günbatımı izlemek ister bana göre. İzlemeyi  sevmeyen insan hayattan nasıl keyif alır sizce? Ben Yeşil. Tabiattadır bütün gizemim ve açıklığım. Bütün canlılara kucak açmayı severim. Canlılar stres atmaya beni tercih ederler. Huzur verdiğimden eminim. Yeşil olmasaydı tabiat ana hangi rengi daha çok kullanacaktı? Ben Kırmızı. Tutkunun, Aşkın ve Hırsların rengi... Her canlıda varım ben. İnsanlık bu işi fazla abarttı. Elimden gelse onları durdurmaz mıydım? Ben Beyaz. Berraklığın ve temizliğin rengi. Canlıların bütün güzellikleri benim içimde saklı. Sadece canlılar olduğunu sanmayın, tabiat ananın da aynı şekilde. Öyle olmasaydı kar nasıl beyaz yağardı? Ben Sİyah. Kötü duygul...